İdil Tulun: TÜKETİM DEDİM DE


Çabuk Tüketmeyeceksin“de anlatmaya çalıştığım tüketim çılgınlığını anlayabilmemin imkânı yok…  Bu bir hastalıkmış gibi geliyor bana… 
Mala, maddiyata böylesine düşkün olmayacak, ama bu kadar kolay da tüketmeyeceksin! 

Tüketim Ordusu Hücumda, Saldırıyor
Bana ait olan her şeyi, kolayca bir yana fırlatmayacak kadar önemserim. Aşırı bağlanmadan tabii…  
Kaybettiğim zaman mutlaka her insan gibi üzülürüm biraz. Ardından ağıt yakmamak gerektiğini de bilirim. İçimden, “İhtiyacı olan biri bulsun.” diye geçirirken bulduğum bile olur kendimi… 
Bu hareketin temelinde, “İhtiyaç dışı eşyanın, gereksiz yere saklanmayıp ihtiyacı olanlarla paylaşılması” fikri yatar, şüphesiz… 

Dönelim yine doğru tüketim hakkındaki kurallarıma… 
Eğer uzun dönem kullanırsan bir şeyi, diyelim ki bir paltoyu; yıllar sonra bir fotoğraf karesine baktığında hatırlarsın o dönemi… 
O palto üzerindeyken kullandığın kokuyu, o günlerin şarkılarını, sevdiklerini, varsa aşık olduğun insanı, o dönemdeki işini…
Fena mı? Günün dertlerinden uzaklaşabilmen için bir fırsat sana… 
Eğer üzen bugün değil de geçmişse o zaman da onları kıyaslar, gününe şükretmek için bir fırsat, bir bahane bulmuş olursun. 

Bir de geçen yazımda söz ettiğim o ayrı grup var. 
Koman Yiğitler, Koman Arslanlar
Acımasızca tüketenler… 
Bir dostun aldığı hediyeyi, kullanmadan bir başka dosta; bir sevgilinin hediyesiniyse bir başka sevgiliye verenler. 
Var var gerçekten, yakından tanık oldum. 
Bu da işin başka boyutu.
Kimine göre de saygısızlığın doruğu ki, bu fikre katılmamak mümkün değil. 

Hızlı Tüketim birçok değeri öldürüyor. Yüksek kazanç ya da  kolay elde edilen ikame mallar değil bunun nedeni… Küçüklükten bu yana; farkında olmadan belleğe kazınan gözlemlerden, bir o kadar da insanın içinden gelen bir şey bu. 


Tatminsiz, mutsuzdur hızlı tüketenler. 

Eskinin maymun iştahlılık kavramı isim değiştirdi, “çabuk tüketen” oldu artık. 
Dönemimin çocukları; piyano dersine başlar, bırakıp tenise geçer, onu da yüz üstü bırakıp resim dersine uzanırdı. 
Şimdikilerse yogayla başlayıp, reikikiden sıkılıp, plateste yorgun düşüp, salsa kurslarını da yarıda bırakıp bitiriyorlar seneyi. 
Bu trendilik bana kalırsa modaya uymak adına yapılan bir tüketim. 
Bir farkla, sonuna kadar sebat edilse o zaman derim ki; bir etkinlik, bir fayda… 

İki Ordu O Gün, Akşama Dek Savaştı
Bırakılınca da bahane hazır: Ya trafiktir ya mesai!..
Çabuk tüketirsen eşyayı, çabuk tüketirsen zevkleri; yaşam tarzına dönüşür, hayatına yansır doyumsuzluk. Bir hevesten diğerine geçersen aynı bir kazak gibi atarsın arkadaşlarını, aşklarını, ilişkilerini…

Gitmezsin aynı yerlere… Sıkılırsın aynı şarkılardan, aynı yüzlerden, harcarsın sevgileri, harcarsın hayatları, harcarsın anılarını…
Yıllar sonra geriye dönüp baktığında, hatırlamazsın doğru dürüst bir anı… 

Hızlı tüketmeyişlerime borçluyum hafızamı…
Şanslıyım!
Şanslı olduğunu bilmek de bir şans olduğuna göre; iki kere şanslıyım dostlar!  





İdil Tulun